❤Tüm Dualar Bir Gün Kabul Olur ve Mutlak Surette Gelir Hayatındaki Yerini Bulur❤
An'ın Akışından, Rabbimizin Nuru ile..
Selam olsun tüm dünya kardeşlerime, yoldaşlarıma ve ruhdaşlarıma.. Gecenin bu saatlerinde yoğun bir şekilde dersler, sunumlar, quizler, sınavlar, planlar, programlar hazırlıkları içinde uğraşıyorken bir an derinlerden gelen oldukça güçlü bir hisle kendimi burada buldum diyebilirim. Oldukça yoğun bir haftayı geride bırakmış olarak ve aynı zamanda da bu süreçte buradan herhangi bir paylaşım yapamamış olmam aklımın bir köşesinde kendisine uygun bir an ararken, blog sayfama vermiş olduğum isim kendisini gerçekleştirmek istermişcesine TAM ŞİMDİ TAM DA BURADA anın içinde kalbime düşenlerle beni sizlerle yeniden süpriz bir şekilde bir araya getirdi. Biraz önce ifade ettiğim gibi bu hafta paylaşım yapabilmek niyetim hep içimde bir yerlerde uygun bir anı beklemekte olduğu için ne ile ilgili paylaşım yapacağım hakkında herhangi bir fikrim yoktu. Ta ki şu ana kadar :) Nasıl oldu da henüz bir fikrim yokken bir anda buraya gelip yazmaya başladım derseniz tarifi nasıl olur bilemem ama sanki bir ses, bir his, benden öte bir güçten gelen beni buraya davet etmiş gibi diyebilirim. Dedim ki akış böyle ise vardır bundan bir hayır diye düşünerek yazmaya başladım. Şu an neredeyse bir paragrafı birlikte tamamladık bile. Çok fazla lafı uzatmadan kalbime düşenlere gelmek istiyorum. Kalbimde dile gelen en yalın, en anlamlı ve en kudretli kelime "DUA" oldu. Ne zaman içinden dua etmek gelirse o an sana dualarının kabul olacağının çağrısının yapıldığı bir andır, Yüce Rabbimizin rahmet kapılarının bizlerin haberi olmadan açıldığı bir an misali gibi, bizler bilmeyiz de Rabbimiz işte bizi davet eder, lütuflandırır. Dedim ki kim bilir bu paylaşımım kimlere katkı olacak oralarda bir yerlerde ki şimdi şu anda tüm çalışmalarımın ortasında, her şey durdu ve şu an burada derin manaların içinde kendimi buluyorum.
Aslında tanımlamalara girmek haddime değil, tasavvuf bilgim sadece dinlediğim söyleşiler ve denk geldikçe okuduğum yazılardan ibaret. O nedenle Dua nedir, nasıl edilir, dualar nasıl kabul olunur gibi gibi betimlemeler ve tariflerden oluşan bir paylaşım yapmış olmayacağım. Tamamen en yalın haliyle kalbimden geçenleri sizlerle paylaşıp kutsal görevimi gerçekleştirmiş olmayı umarak, bu tatlı huzurla çalışmalarıma devam etmeyi niyet ediyorum.
Kutsal sözcükten başlamam gerekirse DUA benim için neredeyse her anımda kendimi içinde bulduğum en huzurlu, en merhamet dolu, en şefkatli, en sıcacık, en yargısız, en güvenli yer olan Yüce Rabbimin huzur bahçesi gibi bir mabettir diyebilirim. Biz insanlar bu nesnel dünyada bir şeylere inanmak için hep somut kanıtların arayışı içerisindeyiz ve neredeyse bu nesneler dünyasında kendimizi sadece bir beden olarak bir kafesin içine kendi kendimizi hapsetmiş durumdayız. Halbuki Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim' de Yüce Rabbimiz bizlere şöyle buyurmuştur: "Ademoğluna kendi ruhumdan üfledim" (Hicr, 15/29; Sad, 38/72). Ne muazzam şey ki Rabbimizin nuru bizim içimizdeyken, ruhumuz onun bir parçası iken bizler kendimizi sırf Rabbimizi gözle görüp, elle tutamadığımız için onun bir parçası olarak gerçekten tam anlamıyla kabul edemiyoruz zihnimizle algılamaya çalışıyoruz ve kendimizi küçücük ve yetersiz kılıp, Rabbimizin bizlere armağan ettiği tüm kutsal özelliklerimizi göz ardı ediyoruz. Beni mazur görün, burada hiç bir birimizin inançlarını ve manalara ulaşma yöntemlerini yargılayacak, eleştirecek ve yadırgayacak bir konumda değilim. İfade etmek istediğim şey, dünya bir rüya derler ya acaba bu rüyaya kendimizi fazla mı kaptırıyoruz, o rüyada akıp gidiyoruz ve de asıl özümüz ile tam anlamıyla bağlantı kuramıyor ve kendimizi sadece etten ve kemikten yaratılmış varlıklar olarak benimsiyoruz. Ruhumuzun var olduğu gerçeğini, gerçekten de görünürün ta ötesinde hislerimiz ve gönül gözümüzle görüp algılayabileceğimiz bir parçamızı bizden uzaklaştırıyor muyuz? Ruhumuzun sesine daha fazla kulak verseydik, pusulamızı ruhumuzun merkezi olan kalbimize yerleştirseydik, bu bizlere acaba hayat yolculuğumuzda nasıl kutsal, güvenli ve rahmani rehberlikler sağlardı? Peki ya gerçekten somut kanıtlar aramak yerine sadece hissetmek ve olduğumuz en yalın özümüzle Rabbimizin varlığına inanmayı seçmiş olsaydık, bu bizlere nasıl bir mucize olurdu?
Tüm bu soruları her daim kendime soruyorum, ve şimdi şu anda yeniden önce kendime tekrardan sorarak, kendi özümü kendime hatırlatmak ve bu vesileyle de yazıma denk gelen tüm dünya kardeşlerime katkı olmasını umarak sizlerle bu içten sohbetimize anlam katması niyetiyle sormuş bulunuyorum. Eklemek isterim ki bir başka ayette ise Yüce Rabbimiz: "İnsanı biz yarattık. Onun için, nefsinin kendisine neler fısıldadığını, neler telkin ettiğini de biz pek iyi biliriz. Çünkü biz ona şahdamarından daha yakınız." (Kaf Suresi'nin 16. Ayet). diyerek her fırsatta bizlerle birlikte olduğunu apapaçık bir şekilde belirtmiştir. Peki ya bizler zihnimizin, beden kafesimizin gözlerinden değil de Ruhumuzun Gözünden Gönül Gözümüzden Yüce Rabbimize bakmayı seçmiş olsak bu bizlere nasıl bir hediye olurdu? Yüce Rabbimizi, yaratmış olduğu he zerrede binlerce çeşit suretlerde, bizlere seslendiğini, elini uzattığını, baktığını, konuştuğunu, rehberlik ettiğini, yardımlar gönderdiğini, lütuflar buyurduğunu, her anımızda her nefesimizde bizimle birlikte olduğunu herhangi bir somut kanıt, delil, nesnel bir form aramaksızın sadece ama sadece kalbimizle Rabbimizin varlığına koşulsuz bir şekilde inansaydık bu açığa nasıl bir cevher çıkarırdı merak ediyorum.
Tüm bu ifade ettiklerimin ötesinde koşulsuz inanç noktasına nasıl geldiğimi merak edecek olursanız kendi adıma ifade edebilirim ki bu yaşam yolculuğumda öylesine zor, sabır ve sorumluluk isteyen anlardan geçmiş ve hala zaman zaman geçmekte olarak, Yüce Rabbim varlığını hem bu sınavları ömrümde bana deneyimlettirirken, hem de aynı zamanda bu sınavların içinden onun nurlu yolundan sapmadan adım adım geçebilmem için elimden tutuyorken, bunu en derinden bilerek, hissederek, görerek, yaşayarak, duyarak, algılayarak tüm hücrelerime kadar özümseyerek ve kalbi olarak deneyimleyerek nasıl Rabbimin varlığından şüphe edebilirim, bunu, bu duyguyu bilemiyorum. Yaşam yolculuğumdaki deneyimlerim bana tam tersi bir düşünceyi hiç öğretmedi. Bu duyguyu bilemiyorum çünkü ne kadar zor deneyimler ve sınavlar içinden geçmem için Rabbim benim yolumu böyle çizmiş olsa dahi, hiç biri zaman beni yalnız bırakmadı, hiç bir zaman hakkımı sahipsiz bırakmadı, hiç bir zaman beni çaresiz bırakmadı, hiç bir zaman dualarımı cevapsız bırakmadı, hiç bir zaman beni umutsuz ve huzursuz bırakmadı, hiç bir zaman beni huzurundan kovmadı, yargılamadı ve cezalandırmadı. Ve bunca zor sınavı, bunca sabır testini, bunca sorumluluk isteyen her şeyi kendi içimde ama isyan etmeden, neden böyle oluyor, olmalı diye düşünüyor olsam da, diyorum ki Rabbim bana tüm bunları deneyimlettiriyorsa benim bilmediğim ama şüphesiz Rabbimizin en iyi şekilde benden daha iyi bildiği benim için hayırlı gördüğü, bir anlamı vardı diye düşünüyorum çünkü ne şekilde düşünürsem düşüneyim her daim Rabbimin sonsuz gücüyle, sonsuz hakimiyetiyle, verdikçe eksilmeyen, affettikçe küçülmeyen, sıcacık, huzurlu ve güvenli merhametiyle karşılaşıyorum. Bu nedeneledir ki her ne kadar nesnel dünyaya ait özüm acabalarla beni Rabbime olan inancımdan çeldirmeye, beni şüpheye düşürmeye çalışsa da ne mutlu ki her daim ruhuma kulak vermeye çalışmaktan, her daim ruhuma yatırım yapmaktan, ona yönelmekte ısrarcı olmaktan, Rabbimin hatrına olan bitene sabır göstermek gayretimden olsa gerek, tüm kargaşanın, kaosun ve bildiğim, bilemediğim anlamların içinde tam kayboldum derken Rabbimi yanı başımda buluyorum. AH, O KELİMELERİN TARİF ETMEYE YETERSİZ KALDIĞI AN.
Velhasıl kelam dostlar, ne olursa olsun asla dua etmekten, Rabbimize yönelmekten vaz geçmemeliyiz. Rabbimiz bizleri ne kötü insanlar olduğumuz için cezalandırır, dünyamız başımıza yıktırır ve de bize durduk yere zulüm eder. En kötü olaydan en iyi olaya kadar tüm yaşadıklarımız aslında ne iyi ne de kötü olduğumuz için değildir. Tüm yaşanmışlıklarımız ne iyiliğimiz ile ne de kötülüğümüz ile belirlenmiş şeylerdir. Bizlerin bilmediği ama Rabbimizin bildiği mutlak surette hepimiz için uygun gördüğü bir "HAYIR" ın olduğunu ve tüm yaşananların bu vesile ile gerçekleştiğini, gerçekleşmekte olduğunu her zaman kendimize hatırlatmalıyız. Değilmidir ki HER ŞERDE BİR HAYIR, HER HAYIRDA BİR ŞEY VARDIR, diyor Rabbimiz. Başımıza gelen en kötü olay(larda) bizlerin henüz bilmediği çok güzel hayırlar, vesileler, lütuflar ve armağanlar saklı olabileceği gibi, sevinçten havalara uçtuğumuz en güzel şeylerden ise yine henüz göremediğimiz, bilemediğimiz ve fark edemediğimiz şekil değiştirmiş bir nüsubet, kötülük, şer ve zarar da çıkabilmektedir.
Öyleyse tüm şerden ve kötülüklerden Allah'ımıza sığınalım, ellerimizi açıp dualarımızı Rabbimize emanet edelim. Zaten değil midir ki DUA ETME ARZUSUNU BİLE RABBİMİZ KALBİMİZE KOYMUŞTUR, ÇÜNKÜ ASLINDA KABULÜ DE RABBİMİZİN KATINDA ÇOKTAN OLMUŞTUR.
DİLERİM GÖNLÜMÜZDEKİ TÜM DUALARIMIZ RABBİMİZİN MERHAMETİNE DAİMİ SURETTE EN NURLU YOLLARDAN ULAŞSIN VE RABBİMİZİN RAHMET KAPILARINDAN KABUL OLUNMUŞ VE HAYIRLARA VESİLE OLACAK ŞEKİLDE HAYATLARIMIZDAKİ YERİNİ ALSIN.
NE OLURSA OLSUN, BAŞIMIZA NE GELİRSE GELSİN ŞUNU HEP HATIRLAYALIM:
لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا
LÂ TAHZEN İNNALLÂHE MEANÂ
"ÜZÜLME, ALLAH BİZİMLE BERABERDİR"
Buraya kadar makalemi zamanınızı ayırıp, sabırla ve merakla okuduğunuz için çok teşekkür ederim..
Paylaşımıma denk gelen herkese katkı olması dileklerimle...
❤ TÜM ZAMAN VE MEKANLARIN ÖTESİNDEN SEVGİLER SELAMLAR❤
Comments
Post a Comment